30 Kasım 2009 Pazartesi

BU AY ÖZGÜRÜZ


Ben önümüzdeki 30 günü özgürlük ayı olarak ilan etmek istiyorum. Çünkü, hepimizin bence biraz rahatlamaya ihtiyacı var.

Hepimiz haberleri izliyoruz,gündemi izliyoruz bu arada bire çoluk çocuk ve eşlerle ilgileniyoruz.

Ben inanın düşündükçe hanımların işini daha zor görmeye başladım ve hep öğrenci olarak kalayım diye de düşündüm. Ama kurlalar burada da karşımıza çıkıyor. Ne kadar genç olursak olalım malum yaş geçiyor. Hep 21 de kalamıyoruz. Zaten bir süre sonra da okul gönderiyor e hoş olmuyor.


Hanımlara neden daha çok üzülmeye başladım biliyor musunuz?  Hemen söyleyeyim pardon sıralayayım :

 Ev hanımları için;
  1. Sabah sevgili kocamıza kahvaltı hazırla
  2. Çocuğu okula hazırla
  3. Mümkünse bu iki maddeyi aynı anda yap
  4. Sevgili kocanın dağınıklığı topla
  5. Bütün evi temizle,çocuğun odasını topla (üstüne azar yeseniz bile),ütü temizlik...
  6. Akşam yemeğini hazırla
  7. Gelen misafiri ağırla ( tabi önceden hazırlık yapılmalı onları maddeleyemedim)
  8. Misafirin dağınıklığını topla
  9. Kayınvalideyi ihmal etme
  10. Akşam yemeği hazırla
  11. Sevgili kocayı güler yüzle karşıla
  12. Akşam yemeğini hazırla
  13. Akşam yemeğini topla
  14. Çocuğun ödevlerine yardım et
  15. Sevgili kocaya su getir
  16. Sevgili kocaya çay hazırla
  17. Sevgili kocaya tv kumandasını uzat
  18. Meyve soy
  19. Çay bardaklarını topla
  20. Çocuğu yatır
  21. Kocayı yatır
  22. Kilo alma
  23. Bakımlı bir kadın ol


Ekstralar:
  1. Gündemi takip et
  2. Çocuğun toplantısına git
  3. Annelere ziyarete git
  4. Günlere katıl

Evet hanımlarının genel programlarını yeterince özetledim sanki. Lütfen eksik yada fazla yazın mail atın. Bende bilmediklerimi öğreneyim ki kararlarımı doğru alayım 

Gelelim çalışan bayanlara. Onlar için daha mı fazla üzülmeliyim bilemedim.



1.   Sabah sevgili kocamıza kahvaltı hazırla
2.   Çocuğu okula hazırla
3.   Mümkünse bu iki maddeyi aynı anda yap
4.   Sabah işe geç kalma
5.   Patronun istediği raporları hazırla
6.   Evdeki yardımcıyı kontrol et (eğer varsa)
      7.   Sevgili kocayı ara faturaları hatırlat
      8.   Toplantıya yetiş
      9.   İş yerinde tartışmalarını yap
      10. Eve gel sofrayı hazırla
      11. Sofrayı topla
      12. Çocuğun ödevlerine yardım et
  1. Çocuğun ödevlerine yardım et
  2. Sevgili kocaya su getir
  3. Sevgili kocaya çay hazırla
  4. Sevgili kocaya tv kumandasını uzat
  5. Meyve soy
  6. Çay bardaklarını topla
  7. Çocuğu yatır
  8. Kocayı yatır
  9. Yardımcı kadına yapacakları için not hazırla
  10. Yapılanları kontrol et
  11. Şişmanlama kilona dikkat et
  12. Bakımlı kadın ol

Ben bunun devamında ekstra yazmak istemiyorum. Ve bütün bunların yanında gündemi takip et ve kültürlü bilgili bir eş ol.





Peki gündem de ne var? Haydi bir de ona bakalım...

  1. Domuz gribi
  2. Kürt açılımı (birçok açılım)
  3. PKK sınırı geçti,halk karşılama yaptı,DTP açıklamada bulundu.
  4. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi(NASA) ayda su bulma umuduyla ayı bombaladı.

  1. Ülkühan 500 bin kazandı.
  2. GS 3-1 FB’ye yenildi. Maçta korkunç kavgalar yaşandı.
  3. Hülya Avşar açılımdan konuştu,tv teklifleri arttı.
  4. Deniz Seki tahliye oldu.
  5. Cem Uzan yurt dışına kaçtı.
  6. TRT, radyo,televizyon gibi görüntülü ve fm özelliği cihazlara,ödenen vergide zam yaptı.
   11. Deniz Seki'nin konseri
   12. Evlilik programları

Daha fazla saymak istemiyorum yine. Çünkü, bir tane iç açıcı haber okudunuz mu başlıklar arasında? Evet iyi haber Ülkühan 500 bin kazandı. Ama hiçbirimizin cebine girmeyeceğine göre etkili değil değil mi? Yada Deniz Seki’nin tahliye olması? Herhalde hiçbirimiz bu durumu kutlamamışızdır.

Biz bayanlara iş güç arasında bir de ayrıca stres yükleniyor,doğru mu?
Ancak bir gerçek daha var ki,bunlardan kaçamayız. Çevremizde olan biteni takip etmeli,ona göre planlarımızı yapmalıyız. Elimizi eteğimizi çekerek yaşayamayız. Ve, sosyal aktivitelerimiz ise,maddi olanaklar ve zamanla sınırlanıyor. Peki ne yapıcaz?

Evet,yeter yoruldum diyen herkes için bu ay tatil diyorum. Nasıl mı? Biliyorum ki elbette hiçbir patron 1 ay izin vermez çalışanına durduk yerde. O zaman şöyle yapıyoruz?




1 ay boyunca sadece temel görevlerimizi minimum derece yapıyoruz. Her akşam, ziyafet,çekmek zorunda değilsiniz. Bir gün makarna,bir gün başka pratik yemeklerle geçiştirin. Eşinize söyleyin dışarıda yemek yiyin. Anneniz veya kayınvalideniz işlerinizde siz yardımcı olsun. Yemekten sonra uzatın ayaklarınızı yatın dizi izleyin ya a magazin programı. Belgeseller balıklar falan mesela su altı belgeselleri. Hafta sonları alışveriş mağazalarını dolaşın.

Çocuğun ödevlerinde çocuğunuz ya da eşiniz sorumlu olsun. Eve gelen kadın ne isterse onu yapsın. ( Onun da bu tatilden yararlanma hakkı var dimi J )

Okuyamadığınız bütün kitapları okuyun,bütün filmlere gidin.

Düşünmesi bile çok güzel çok güzel değil mi? O zaman mümkün oldukça kendinizi ödüllerin ve isteklerinizi ertelemeden, meraklar içinde kalmadan yön verin hayatınıza.

Yaşamın tadını çıkarın,hayata dair hiçbir şeyi atlamayın. Sorumluluklarınıza rağmen es geçmeyin hiçbir şeyi.

Sevdiklerinize sürprizler hazırlayın. Yemeklerinizi, görev gibi değil, birer yaratıcılık olarak,yetenek olarak sunun.

Ve en önemlisi kendinizi ihmal etmeyin...

Bu yazımla yada diğer yazılarımla ilgili fikirlerinizi mail adresimle paylaşabilirsiniz. Paylaşın ki, hem fikirlerinizi alma şansım olsun, hem de yazılarımda interaktif bir ortam yaratalım...

Herkese mutlu aylar ve iyi tatiller :)
Sevgilermle...



25 Kasım 2009 Çarşamba

SESSİZ VE ASİLDİR KADININ GİDİŞİ



Bir kadın ne zaman gider? Hiç düşündünüz mü, bir kadının gidişi neden bir erkeğin gidişi kadar gürültülü olmaz? Kavgasız, sessiz ve anlamsızca gider kadın.

Bir Kadın Nasıl Gider?

İlişkide erkekler sıkıldıklarını belli ederler. Bu iş yürümeyecek düşüncesini, gözünüze sokarlar.Önce gereksiz kavgalar başlar. ?Sen zaten hep böylesin? cümleleri yerleşir diyaloglara, ?şunu yapmandan nefret ediyorum? alt metni üstüne, binlerce söz edilir. Elleri ayrılır erkeklerin, televizyon karşısında el ele oturuşlar biter, herkesin kendi koltuğu vardır ve artık uyku gelince yatağa gitmek zor gelir.
Çoğu zaman kadının üstüne örttüğü battaniyeyi, sabaha karşı üstünden attığı için,üşüyerek uyanan adam, sessizce yatağa gider, hiç dokunmadan, çalar saatini sesini bekler tan vaktinde.
Akşam toplantılar çıkar, seyahatler girer araya işi müsaitse ve eve gelince, nasılsının yerini alır yemek mönüsünü sormak. Görev gibi, tatsız ve uzun aralıklarla yapılan sevişmelerin acısına, ihanet eklenir.
Dışarıdaki konuşmaları kulağına gelir kadının, çocukları için evliliğini yürüttüğünü söyler herkese adam ve hiç hatayı kendinde aramaz. Kafasına göre birini bulmadan, bir dala tutunmadan, başka bir tene dokunmadan gidemez adam, gideni de zordur.
Yani, bir erkek ilişkiden gideceğini hem belli eder, hem bağıra çağıra anlatır. Şiddete varan gece yarısı kavgalarında, alkol limitini aşmış ve kim bilir hangi hayali aşkı bırakarak gelmenin kızgınlığını çıkarır, saatlerce beklemiş olan kadından.
Bu kadar basittir, bakarsın yüzüne ve anlarsın ki, o adamda artık sevgiye dair hiçbir şey kalmamıştır.
Kadınlar böyle gitmez aslında gidemez. Çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için.
Birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez.
Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der.
Erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar. Ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok lüzumsuz şeyin ardına ötelenir. Kadınlar inatçıdır, hayata tutundukları gibi, aşklarına da sahip çıkarlar. Bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği, karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar. Sonunda pes eder adam, bir ışık görür kadın, tüm derdini paylaşır.
Genellikle ne cevap alır? Abuk sabuk konuşma! Gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır. Yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların kendisine ok gibi döneceğini bilemez.
Bir kadın şikayet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının. Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur. Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.
Kadın susarak gider! En önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir. O gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir. Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir. Yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir. Kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir. Her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama bir kadın sessizce gider. Ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta televizyon izleyen,
ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın, artık o kadındır. Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir....

24 Kasım 2009 Salı

KURBAN BAYRAMI



 Kurban Bayramı, Hicri Takvim’e göre,Zilhicce ayının onuncu gününde başlar ve 4 gün sürer.Yani,ramazan bayramından 2 ay 10 gün sonradır. Kurban Bayramı aynı zaman da, Müslümanların hac görevlerini yerine getirmek için Mekke’ye gittikleri dönemdir.

Sanırım en güzel tatillerden de biridir. J Kimileri için 4 gün güzel bir tatil fırsatı,kimileri için aile ziyareti,kimileri içinde eski dostları görmek için güzel bir fırsattır.

Ancak bilirsiniz ki,artık bayramlar eşittir tatil oldu. Hayır,sakın yazının devamının “nerde o eski bayramlar” cümlesiyle devam edeceğimi sanmayın. Çünkü,eski bayramlara gelene kadar, eskilerden günümüze taşıyamadığımız ve kaybettiğimiz birçok şey var. En azından,adetlerini kaybetmiş olsak da bayramlarımızı hala kaybetmedik. Bu yüzden şanslıyız.

Kaybettiğimiz şeyler var,bu doğru ancak. Kaybedip geri alma şansımız asla olamadığı bir şey daha var ki,her şeyden önemli. Tabi ki HAYATIMIZ.

Her bayramda,ekranlarda bir sürü kaza haberi izliyoruz.Kaç ailenin bölündüğünü,canın yandığını görüyoruz.Sebepler hep belli;aşrı hız,dikkatsizlik.Tatili 5-10 dakika fazla kullanmak uğruna,bir ömrü feda ediyoruz.



Kurban Bayramı kazalarında son 10 yılda 1252 kişi hayatını kaybediyor. Ve yaklaşık kaza sayısı 900. Eğer rakamlara burada yer vermeye kalkarsam,sanırım bayramda trafiğe asla çıkmak istemezsiniz. Yani,her yıl binlerce kişi trafiğe kurban veriliyor. Bu bayram da, artık bu haberleri bu kadar sık duymamayı ümit ediyorum. Bayramlar, acıları değil,mutlulukları saklasınlar hatıra olarak. Bunun içinde tabi ki sürücülerin dikkatli olması gerekiyor. Heyecanla,hırsla değil,güvenle hareket edilirse trafiğe,önce yol benim peşinde olmadan, trafikte saygı öğrenilirse bu kazaların sonu gelmese de azalacağını düşünüyorum. Her yıl ekranlarda gördüğümüz facia haberlerini dilerim ki bu yıl da görmeyiz.




Her yıl hayretle izlediğimiz bir diğer olay ise kaçan kurbanlar. Traji-komik görüntülere neden olan kaçan kurbanlar,Türkiye’de her yıl çok fazla gündem oluşturuyor. Hayvandır kaçabilir had buna söz yok ama,kaçan hayvanları yakalama şekillerine ne diyorsunuz? Hayvanların canı yanarak,insanların canı yanarak ve tehlikeli sahnelerle dolu haberlere ne yazık ki şahit oluyoruz.

Dini vazife yerine getirilirken ızdırap verilememeli diye düşünüyorum.Ekranlarda görüyoruz ki,hayvanın boynuzundan tutan,kuyruğundan çeken bir çok vatandaş görüyoruz. Ben bu acımasızlığa daha yakışır bir isim bulamıyorum.





Bir diğer kurban bayramı felaketlerinden biri ise,uygunsuz yerde kesilen hayvanların kalıntıları.
Etrafın kan gölüne dönmesi ve savaş alanı izlenimi yaratması.Yine,bu durumun sebebi yetersizlikten başka hiçbir şey değil. Her ne kadar bu alanda çalışmalar yapılsa da,halka gerekli yönlendirmeler yapılsa,bu görüntülerin sonunu getiremiyoruz.

Birçok alan da,ilerledik demesini,kendimizi anlatmayı,ispat etmeyi biliyoruz.Ancak, ne yazık ki bazı noktalardaki eksiklerimizi çağdaşlaştıramıyoruz. Bu eksiklerimizin neden olduğu bedelleri de ödemek zorunda kalıyoruz. Bu bedelleri öderken de ya sorgulamıyoruz ya da yanlış yerlerden sorguluyoruz. Ve bu atlanan noktalarla da kayıplar veriyoruz.

Kaçan kurbanı yakalarken olan kazalar,bilinçsizce kesilen kurbanların rezaleti. Kurbanı kesen kişinin kendine verdiği zararlar gibi sonuçlarla karşılaşabiliyoruz.

Dilerim ki bu yıl,bu haberlere de pek rastlamayız.

Bir diğer önemli nokta ise,kurbanı çocukların önünde kesilmesi. Buna uygun resim bile bulup koymak istemedim. Çünkü, şöyle bir resimleri araştırdım ve bakamayacağım görüntüler gördüm.

Uzmanlar kesinlikle,çocukların gözü önünde kurban kesilmemesini söylüyor. Bu görüntü çocuklarda ciddi travmalara neden olduğundan,izletmekten kaçının diyorlar. Ama biz ne yapıyoruz,birde gidip kurbanın kanını çocuğun alnının orta yerine konduruveriyoruz.

Elbette ki, kurban bayramı bizim kültürümüz,geleneğimiz ancak, çocukların da ruhsal gelişimine önem vermek gerekiyor. Adetlerimizi,onları olumlu etkileyecek şekilde anlatmamız en doğrusu.

Kurban bayramından öle bir söz ettim ki sanki facia gibi J Yazdıklarım,ne yazık ki her yıl ekranda tanık olduğumuz haberler. Bunların dışında elbette ki,bayramlarımızın ayrı bir yeri ve önemi var. Bayramlarımız sayesinde,ertelediğimiz birçok şeyi yapabiliyor,ihmal ettiğimiz sevdiklerimizi ziyaret edebiliyoruz. En güzeli de,marketler,bakkallar bol bol para kazanıyor ocuklar sayesinde J Mis gibi el öpüp para topla adetlerimiz varken,çocuklarımız kurban kanından da uzak büyüsünler. Sanırım kaybedecek bir şeyleri olmaz.

Herkesin bu bayramı huzurlu geçirmesini diliyorum.

Büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin ve yaşıtlarımın yanaklarından öperim.

Herkese İyi Bayramlar...


17 Kasım 2009 Salı

SEN VE BEN



her tarafta ağaçlar var
kurumuşlar kışın soğunda üşüyorlar
ama güçlü bedenlerine yakıştıramadıkları için üşümeyi
giyinikmiş gibi güçlü duruolar
biraz uzakta küçük bir göl nazlanarak sanki tüm doğaya akıp gidior
umursamadan hiçbişeyi
zaman kadar güçlü yağmurlar kadar duru martı kadar narin
küçük ahşap eski bir ev gizlenip seyrediyor gölün ve doğanın cilveleşmesini
   her şey ayrıymış gibi ama her şey bir bütün
anılarla dolu ev 2 kişinin sırdaşı
sıcak bir şömine ısıtıyor evin yaşlı bedenini
şömineye eşlik ediyor kırmızı ılık şarap
ve paylaşılıyor sadece 2 kişide
sen ve ben diyorsun konuşurken
biz diyoruz düşünürken
ikisi de farklı mı bilmeden
tıpkı doğadaki bütünlüğün ayrılığı gibi
biz olabildiğimiz yerde şömine bırakıyor ateşi
şarap susuyor yarım kalan kadehlerde...

ben sadece seni seyrederdim
ve sabah uyandığımda yanı başımda sen olurdun..
saçların dağınık,
biraz şımarık,
biraz mağrur
az birazda çay tadında ve benim olurdun..
ve ben hala seni seyrederdim..

10 Kasım 2009 Salı

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?



Atatürk`ün dünyada `başöğretmen' sıfatlı tek lider olduğunu... 
 
 * Bir geometri kitabı yazdığını...
  
* Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin (Türkçe) isim babasının bizzat Mustafa Kemal olduğunu... 

* Norveç`de `Atatürk gibi olmak` diye bir deyim olduğunu. ''Atatürk'' çiçeği'nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi
profesörlerinden doktor Kirk Landın`in koyduğunu ve bu çiçeğin tüm dünyada bu isimle üretilip satıldığını... 

* Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki; Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu...
 
*''Mimber'' adında bir gazete çıkarttığını ve 52 sayı yayımlanan
gazetede ilk defa sansür kelimesi geçtiğini... 
  
* Kurtuluş Savaşı'nda rütbe alan bir çok kadın askerlerimizin olduğu, dünya tarihine geçen tek bir üsteğmenimizin olduğunu, Üst teğmen Kara Fatma'nın 700 erkek, 43 kadından oluşan bir müfrezenin reisliğine bizzat Atatürk, tarafından atanmış olduğunu...

*Bir röportajda Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?' diye sorulduğunda 'Şartlarımızı koyarız, kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için, davet gelirse düşünürüz' dediğini ve bunun üzerine BM
yasasının değiştirildiğini ve üyeliğe davet edilen ilk ülkenin
Türkiye Cumhuriyeti olduğunu....
 
*1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; 'Şuanda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim' dediğini...
 
*1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde; 'Allah bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal, gibi lider getirir' denildiğini... 
 
*1996'da Haiti Cumhurbaşkanının vasiyetinde, mezar taşına yazılmasını istediği metinde; 'Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal ATATÜRK'ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm' yazdığını...
 
*2000'de ABD Başkanı'nın milenyum mesajında; ''Milenyumun hiç şüphe yoktur ki; tek devlet adamı Mustafa Kemal ATATÜRK'tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış, tek liderdir' denildiğini... 
  
*2005'de Amerika'nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Johns`un önerisinin 'Türkiye ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk'ü örnek alsın yeter' olduğunu...
 
*2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini...
 
 
BİLİYOR MUYDUNUZ!!!

PERULU BİR DOKTORUN GRİP ÜZERİNE YAZISI

Konu: Grip A veya asrın soygunu
Yoruma gerek olmayacak derecede açıkça yazmış...

Grip A veya asrın soygunu... Meşhur grip üzerine yine bir yazı fakat ilginizi çekecek sorular var.

HALKLARIN EN GÜZEL GÜNLERİNDE SOYULMASI

Dünyada 2000 kişi domuz gribine yakalandı tüm dünya maske takma yarışında. 25 milyon insan AIDS e yakalandı kimse prezervatif kullanmak istemiyor...

ÇIKAR SALGINI

Domuz giribinin arkasındaki ekonomik çıkarlar nelerdir ?
Dünyada her sene milyonlarca insan malaryadan ölüyor halbuki basit bir tül sineklik onları koruyabilir. Gazeteler bundan bahsetmiyor!
Dunyada her sene 2 milyon çocuk ishalden ölüyor halbuki 23 cl'lik bir serum onları kurtarabilir. Gazeteler bundan bahsetmiyor!
Kızamık ve zature ve diğer hastalıklardan her sene 10 milyon insan ölüyor. Tüm bu insanlar daha ucuz ilaçlarla kurtulabilir. Gazeteler bunlardan da bahsetmiyor. !
Bundan yaklaşık 10 yıl önce kuş gribi çıktığında... bütün gazeteler bizi bilgiye boğdu...
Bütün diğer salgınlardan daha tehlikeli... Dünyayı tehdit eden salgın! Gazeteler sadece bu tavukların korkunç hastalığından bahsediyordu. Buna rağmen toplam insan kaybı 10 sene de 250. Yani senede 25!

Normal grip senede yarım milyon can alıyor. 25 e karşı YARIM MİLYON!
Sadece bir saniye: Niçin kuş gribinden bu kadar bahsedildi?
Çünkü bu tavukların arkasında bir "horoz" vardı, büyük ibikli bir horoz. Uluslararası Roche ilaç grubu Asya ülkelerine milyonlarca doz Tamiflu sattı, Ingiltere hükümeti halkını korumak için 14 milyon doz satın aldı. Kuş gribi sayesinde Roche ve Relenza, iki büyük ilaç grubu milyonlarca dolar kar ettiler.
-Dün tavuklarla, bugün domuzlarla
-Evet bugün domuz gribi psikozu başlatıldı. Tüm dünya medyası sadece bundan bahsediyor.
-Kendi kendime soruyorum: Eğer tavukların arkasında bir "horoz" varsa... domuz gribinin arkasında büyük bir domuz olmasın?

Kuzey Amerikan Gilead Sciences, Tamiflunun bröve sahibi. Bu işletmenin en büyük hissedarıysa tam bir kişilik, Donald Rumsfeld, George Bush dönemi savunma bakanı., Irak savaşının stratejisti. ..
Roche ve Relenza hissedarları milyonlarca dolarlık Tamiflu satışı nedeniyle ellerini oğuşturuyorlardır. Gerçek "Pandemie" (dünyayı etkileyen büyük salgın) çıkar salgınıdır, sağlık paralı askerlerinin çıkarları.
Çeşitli ülkelerin aldığı önlemleri inkar etmiyorum.

İşte burası bam teli (tecüme edenin düşüncesi) Eğer domuz gribi söylendiği gibi gerçekten dünyayı tehdit eden büyük bir salgınsa (pandemiyse) dünya sağlık örgütünün başındaki o kadar bu hastalıktan tedirgin oluyorsa (Margaret Chan adında bir çinli) neden o zaman bu hastalığı dünya sağlığını tehdit eden bir hastalık olarak ilan edip, hastalığa karşı savaşmak için jenerik türevlerinin üretilmesini önermiyor?
Rocheve Relenzanın brövelerinin iptalini isteyip yerine her ülkenin kendi üreteceği jenerik türevlerini  üretmiyorlar?
Bu mesajı mümkün olduğu kadar çok insana iletiniz aynı hayat kurtaran bir aşının iletimi gibi…herkes bu büyük salgının arkasındaki gerçeği görsün. Çünkü medya sadece kendi sponsorlarının haberlerini veriyor.

Dr. Carlos Alberto Morales Paitán, Pérou 

3 Kasım 2009 Salı

İNGİLİZCE ÜZERİNE SINIRSIZ EĞİTİM


Özel İngilizce Eğitim Programlarımız,            
Private English Education Programmes,            




Özcan Uzunoğlu
Karşıyaka-Bostanlı
ozcanu.superonline.com       

*    Temas Kurulacak Kişi ;
*     Begüm MOL ;
*     e- mail ; elentari_esseana@hotmail.com


 Kapsamı ;


Öğrencilerimizin 6. sınıf dan itibaren , Lise ve Üniversite ve Sonrası mesleki gelişimleri için gerekli olan İngilizce Yabancı Dil Eğitimini kapsamaktadır.



Eğitim yöntemi ;

Note-Book Bilgisayar yardımı ile Power-Point Sunumlu ve Slayt gösterimli , İnternet bağlantılı ,  Audio programları ve Video filmleri ile güçlendirilmiş , Öğretmen ve Öğrencinin karşılıklı interaktif bir etkileşim içinde öğrenimi , gelişimin  çeşitli Quiz ve Testlerle denetimi, Conversation Teknikleri -Konuşma  Pratiği’ini kapsayan eğitim.


Yararlanılan Kaynaklar ;

New Headway, Lifelines, English File ,Oxford English  Programları,  Akademik Batı Dilleri  İngilizce Eğitim Programları .  


Eğitmenin Biyografisi ;

-1978-     Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyo-Kimya   mezunu , Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretmenlik ve Pedagoji Eğitimi Sertifikası.
-1980-1982  Kanada Brook Üniversitesi Lisans Üstü Çalışmalar, Brook Üniversitesi İngilizce Eğitimi.
-1982-2009  Dış Ticaret İthalat , İhracat  , Sanayi  ve İşletmecilik alanlarında çeşitli büyük kurumsal Şirketlerde  yöneticilik ( Pekex Dış Tic, Vestel, BMC, Teba, gibi), Uzun yıllara dayanan yurt dışı seyahatler ve Dış Ticaret , Müşteri İlişkileri .
-2005-2007  Akademik Batı Dilleri  Eğitim Kurumu Milli Eğitim Bakanlığınca onaylı Eğitmenlik Sertifikası .
-2005-  den bu yana  çeşitli Lise ve Özel Üniversite öğrencilerine özel dersler vermektedir.

Eğitim Programı ;


A – General Course Levels

Starting -  Beginning , Low Intermediate , Intermediate , Upper (Advance) Intermediate
Basic Conversation  , Excercises.

Bu programlar 6 aylık ( 3 saat / hafta ) Toplam 72 saat lik bir eğitim programını kapsamaktadır. Derslerin gözden geçirilmesi ve e-mail yolu ile verilen ödevlerin yapılması için de öğrencilerimizin kendi kendilerine günde 2 saat çalışmaları esas alınmıştır.

Ulaşılan bu düzey , Tüm gramer yapısı   ve yaklaşık 3000 adet kelime haznesine sahip olunmakta ve günümüzün İlk , Orta ve Lise öğretiminde ulaşılan seviyeye karşılık gelmektedir.


B - Academic Levels

Phrasel Sentences, Phrasel Verbs, Common Idioms , Advance Level Conversation den oluşmaktadır.

Toplam 5 seviyeden oluşmaktadır , yaklasık 7-8.000 adet örnek cümle ders programları içinde yer alır.
Burada amaçlanan örnek cümleler içinde yer alan, tüm yaygın kullanılan Cümle ve Fiil kalıplarının öğretilmesidir.
Günümüzün Temel alanları olan , Eğitim, Sağlık, Kimya ,Biyoloji, Ekonomi, Tarih, Turizm, Sosyal ilişkiler, gibi Genel kültüre yönelik konuları kapsar.

Bu programlar 9 aylık ( 3 saat / hafta ) toplam 108 saat lik bir eğitim programını kapsamaktadır. Derslerin gözden geçirilmesi ve e-mail yolu ile verilen ödevlerin yapılması için de öğrencilerimizin kendi kendilerine günde 2 saat çalışmaları esas alınmıştır.

Ulaşılan bu düzey, her türlü Akademik bilimsel yazıların , makalelerin , raporların, , Kitap , Roman ,Universite kitaplarının kolayca okunabilmesi, hızlı bir şekilde anlaşılması, ve her türlü şekilde  Makale , Rapor, Yorum, Mesleki tezler, Üniversite ödevleri, gibi çalışmaların  yazılabilmesi mümkün olacaktır.
KPDS , ÜDS , TOEFL, gibi sınavları başarı ile geçilmesi sağlanacaktır.


C - Business English Courses ,

Ekonomi, İşletme, Dış Ticaret , İthalat , İhracat ,Satın Alma,Tedarik, Lojistik , Bankacılık Terimleri , Uluslar Arası Ticari Terimler , Genel İşletme yönetimi , CRM –Customer Relations Management – Müşteri İlişkileri Yönetimi , Uluslar –Arası Ticari yazışmalar, İş arama , C.V. yazma, İş görüşmeleri,  gibi konularda İngilizcenin kullanımı ile ilgili ileri düzeyde  çalışmaları ve eğitimleri kapsar.

Bu programlar 3 aylık ( 3 saat / hafta ) toplam 36 saat lik bir eğitim programını kapsamaktadır.

















2 Kasım 2009 Pazartesi

BİR ZAMANLAR





Bir aleme indim yalnız
Yerde toprak, gökte yıldız
Bir yan susuz bir yan deniz





Ajda Pekkan'ın kardeşi olan Semiramis Pekkan'da bir dönem şarkılarıyla seslendi herkese. Issız Adam filminden sonra tekrar gündeme gelen "Bana Yalan Söylediler" bana göre seçilmiş şarkılarının arasında.

Bana yalan söylediler
Bana yalan söylediler
Kaderden bahsetmediler



 Peki ya bugünlerde... Kaderden söz etmeden yapabiliyor muyuz? Ya da kader diye bir şey var mı?
Bana göre kader,Tanrı'nın bize sunduğu iki yoldan biri. Şöyle ki; bir öğrenci ne kadar çalışırsa o kadar yüksek not alır,çalışan biri akademik olarak ne kadar çalışırsa o kadar başarılı olur. Ama aile seçimi,eş seçimi v.b gbi noktalar kader devreye giriyor diye düşünüyorum. Tanrı her zaman 2 yol sunuyor. Ve yaşadığınız olaylar öle gelişiyor ki,verdiğiniz kararları kendiniz vermiş olduğunuzu zannetseniz de,karşınıza çıkan olaylar aldırtmıştır size bazı kararları. İşte bana göre kader bu. Teslimiyet değil,kontrollü teslimiyet...

Bana gel diye geldiyebilsen
Sana aşkımı anlatabilsem
Yine maziye maziye dönsem
Senin aşkına hiç doyum olmaz
Türk Filmlerinin kötü kadın profili Lale Belkıs. Mankenlikten oyunculuğa başarıyla geçiş yapmış ve sanatını müzikle süslemiş bir oyuncu Lale Belkıs.
Günümüz de,mankenden şarkıcı olur mu? sorusu oldukça gündem oluşturan ve sürekli ekranlarda cevabı aranan önemli sorulardan. Şimdi,bu örneğe bakınca olur tabii diyenleriniz olabilir. Ya da olmaz diyenler.
Bana göre,olur da olmaz da. O zaman ki sanatçılar, gerçek bir eğitim alarak çıkıyorlarmış insanların karşısına. Peki ya bugün? Mankenlikte zamanı dolan kendin ya müziğe atıyor ya da oyunculuğa. Çünkü,artık kriter,uygun bir fizik. Eline yüzüne bakılıyorsa her iş yapabilir. Türkan Şoray'da hoş bir kadın. Hatta beste bile yapıyor. Şarkı söylemişliğide var.Hatta filmlerinden birinde kendi sesinde söylemiştir rolündeki şarkıyı.Ya da  Hülya Koyiğit saheneye çıkan önemli oyunculardan. Ancak,bu isimler,her konuda ciddi bir eğitim alan usta sanatçılar.Bugünu zaten hepimiz biliyoruz.









Gözümdeki ateş kalbimi yakınca.. 
                                                                  Sandımkı aşkımız ömür boyunca! 
                                                                  Meğer bu bir oyunmuş kolay oynanan 
                                                                  Beni sevdığın varya o bile yalan..!
 
                                                                 Yalan Yalan Yalann Yalan ...
 
 
Yeliz,ikinci kez parlayan ve sesiyle büyüleyen unutulmaz sanatçılardan. Özellikle de bu şarkısı
benim çok hoşuma gidenlerden. Ancak,bu şarkıda üzüldüğüm şarkılardan biri. Neden mi? 
Çünkü kirletiyoruz. Biraz gündem yarattı mı,tutuldu mu hemen piyasaya düşüyor hepsi.
 


                                            Bir akşam gözünde aşk tütrese
                                            Geçmiş günler aklından geçerse
                                            Kalbin bomboş ümütler biterse
                                            Sen üzülme  ben varım...

Dinlerken keyif aldığım şarkılardan biri daha. En çok "Memleketim" şarkısıyla hatırlıyoruz Ayten Akman'ı. Aliye dizisinden sonra da Ben Varım uzun süre gündem de kaldı. İkinci baharını yaşayan şarkılardan biri oldu.
Ve yine bir klasiği daha eskitmeyi başaramadık.

4 tane önemli sanatçıya yer verdm yazımda. Peki neden?
Daha burada yazabileceğim birçok sanatçı var.Esmeray,Özdemir Erdoğan,Ali Kocatepe,Erol Evgin gibi saymakla bitmeyecek sanatçılar.

Ben,70-80'lerin parçalarını,sadee Türke değil,çok severek dinliyorum. Çocukluğum da,çıkan kasetleri takip eder,hangisini alacağımı şaşırırdım. Şimdi ise,alacak albüm bulamıyorum. 1-2 şarkı gündeme geliyor ve ne yazık ki hepsi de sezonluk oluyor.

O yılların daha anlamlı,daha temiz olduğuna inanıyorum ben. Bu şarkıları dinlerken,ruhumun gerçekten dinlendiğini ve huzurla dolduğunu hissediyorum. Gerçekten bir şarkı dinlediğimi anlıyorum. Farklı bir tat alıyorum.

Bu akşam,bilgisayarımın başıma geçtim,çok nadir yaptığım,radyoyu açtım. Radyo D' de eski şarkılara yer verilen bir program olduğunu biliyordum. Ancak,sürekli bir radyo dinleyecisi olmadığım için,zamanlarını bilmiyordum. Bu akşam,şansıma Bir Zamanlar adlı program denk geldi ve keyifle dinledim. Dedim ki,bunu sizlerle de paylaşayım.

Eğer,kirlenmemiş bişeylere ihtiyacınız varsa,iy gelen bir program. Dinledikçe,keşke o zamanlarda yaşasaymışım diyorum.

O zamanlardan sevdiğim güzel bir şarkının linkini sizlerle paylaşmak istedim...