Akşam oluyor,gecenin karanlığı örtüyor tüm günahları,tövbeleri,
Ama saklayamıyor bir tek yalnızlığı. Eski bir sevgili geliyor ziyaretine ansızın.
Tozlanmış anılar ıslatır oluyor yanaklarını.
Uzaktan bir şarkı fısılfıyor rüzgar kulağına,
Ne bir sevgilinin sesine benziyor ne de annenin ninnisine
El ele tutuşuyor dudağındaki kimsesiz tebessümle
Bakıyorum ki kaybolmuşum bugünün içinde
Adına yarın dediğim herşey dün olmuş ertelediklerimde...
28 Ocak 2010 Perşembe
EYVAH EYVAH
27 Ocak 2010 Çarşamba
GEÇİCEK
Seçimler mi kaderimizi belirler yoksa kader mi bize seçtirir kararlarımızı? Sanırım, en kötüsü de yalnız kalmaktır aldığımız kararlar içinde.
Her gün bir çok kişiye selam veririz. Birçok kez telefonda konuşuruz. Annemiz,babamız,kardeşlerimiz,dostlarımız... Ama eğer ruhunuz,beyniniz yalnızsa her biri sadece birer sıfat olur yaşamınızda.Hiç bitmeyen konuşmalar,çekişmeler,sorgulamalar boğuşur beyninizde. İşte o zaman, iyi yada kötü bir karar vermeye çalışırsınız. Bir "ben" olursunuz bir "sen" hatta bazen yetmez "biz" olursunuz. Belki de hep "biz" kalmak istersiniz. Diyemezsiniz,"ben"olmayı zaten unutmuşsunuzdur. Ne gidebilirsiniz,ne de kalabilirsiniz? Ne "git" diyebilisiniz ne "kal"..
Kader mi karar mı hangisi etkiler,cevabı siz verin ama sanırım en kötüsü arada kalmak... Verdiğiniz kararı özgürce uygulayamamak. Bu durumda,artık düşünmekte,konuşmakta boşuna olur işte.
O zaman hayaller başlar,keşkeler,beklentiler ve en zoru sabır...
Her şeye ilaç olur denilen "zaman" en büyük düşmanınız oluyor. Hem de mücadele edemeyeceğiniz kadar güçlü bir düşman...
İşte o zaman "umut" çıkıyor sahnenize. Bu sefer sürekli bişeylerin sonlanmasını bekler oluyorsunuz. Beklemek,bişey olmaya çalışmak,sevmeye ve sevilmeye çalışmak... Var olmaya çalışmak,başarmak,yükselmek yada yükselmeye çalıştıkça düşmek... Dur diyememek hızla akıp gidenlere... Sıkışmışlığa teslim olmak, tutsaklığın esiri olmak... Bütün bunlar karar mı kader mi???
Bir kararın bedeli bu kadar ağır mı olmalı. Küçük bir kıvılcıımın sıcağında ısınırken, alevlerin içinde kavrulmak...
Bütün bunları yaşadınız ya da yaşıyorsunuz. Yaşadıysanız, her gecenin mutlaka bir sabahı olduğunu öğrenmişsinizdir. Eğer yaşamaya devam ediyorsanız, unutmayın ki bir gün mutlaka sizin de güneşiniz doğacak. En zor anlarınız da bir kelimeniz olsun. Elinden tutun o kelimenin. "Geçicek" diyin mesela. Her fırsatta, karanlığın en koyusunda olduğunuzu hissettiğiniz her noktada. Sadece tek bir kelime yoldaş olsun size.
Acılar geçicek,isyanlar geçicek,beklentiler geçiçek,sabırlar geçicek ama unutmayın bir şey daha geçicek. "HAYAT" Bu yüzden, çokta vakit kaybetmeden bir karar alın ve kaderiniz olmasına izin verin...
Bırakın sizinde ağacınız özgürce köklerini salsın toprağına. Özgürce sarsın dallarıyla,özgürce döksün yapraklarını, siz sadece hayat verin ona...
Her gün bir çok kişiye selam veririz. Birçok kez telefonda konuşuruz. Annemiz,babamız,kardeşlerimiz,dostlarımız... Ama eğer ruhunuz,beyniniz yalnızsa her biri sadece birer sıfat olur yaşamınızda.Hiç bitmeyen konuşmalar,çekişmeler,sorgulamalar boğuşur beyninizde. İşte o zaman, iyi yada kötü bir karar vermeye çalışırsınız. Bir "ben" olursunuz bir "sen" hatta bazen yetmez "biz" olursunuz. Belki de hep "biz" kalmak istersiniz. Diyemezsiniz,"ben"olmayı zaten unutmuşsunuzdur. Ne gidebilirsiniz,ne de kalabilirsiniz? Ne "git" diyebilisiniz ne "kal"..
Kader mi karar mı hangisi etkiler,cevabı siz verin ama sanırım en kötüsü arada kalmak... Verdiğiniz kararı özgürce uygulayamamak. Bu durumda,artık düşünmekte,konuşmakta boşuna olur işte.
O zaman hayaller başlar,keşkeler,beklentiler ve en zoru sabır...
Her şeye ilaç olur denilen "zaman" en büyük düşmanınız oluyor. Hem de mücadele edemeyeceğiniz kadar güçlü bir düşman...
İşte o zaman "umut" çıkıyor sahnenize. Bu sefer sürekli bişeylerin sonlanmasını bekler oluyorsunuz. Beklemek,bişey olmaya çalışmak,sevmeye ve sevilmeye çalışmak... Var olmaya çalışmak,başarmak,yükselmek yada yükselmeye çalıştıkça düşmek... Dur diyememek hızla akıp gidenlere... Sıkışmışlığa teslim olmak, tutsaklığın esiri olmak... Bütün bunlar karar mı kader mi???
Bir kararın bedeli bu kadar ağır mı olmalı. Küçük bir kıvılcıımın sıcağında ısınırken, alevlerin içinde kavrulmak...
Bütün bunları yaşadınız ya da yaşıyorsunuz. Yaşadıysanız, her gecenin mutlaka bir sabahı olduğunu öğrenmişsinizdir. Eğer yaşamaya devam ediyorsanız, unutmayın ki bir gün mutlaka sizin de güneşiniz doğacak. En zor anlarınız da bir kelimeniz olsun. Elinden tutun o kelimenin. "Geçicek" diyin mesela. Her fırsatta, karanlığın en koyusunda olduğunuzu hissettiğiniz her noktada. Sadece tek bir kelime yoldaş olsun size.
Acılar geçicek,isyanlar geçicek,beklentiler geçiçek,sabırlar geçicek ama unutmayın bir şey daha geçicek. "HAYAT" Bu yüzden, çokta vakit kaybetmeden bir karar alın ve kaderiniz olmasına izin verin...
Bırakın sizinde ağacınız özgürce köklerini salsın toprağına. Özgürce sarsın dallarıyla,özgürce döksün yapraklarını, siz sadece hayat verin ona...
4 Ocak 2010 Pazartesi
Filin Doğum Anı ve Yavrusunun Hayata Dönüşü
Bu video da 22 aylık bie hamilelik döneminin sonundaki mucizeye şahit olacaksınız.
Yüzyıllar boyunca savaş ve törenlerin en önemli yük hayvanı olarak kullanılan fillerin,yasak avlanmlar nedeniyle özellikle de Asya kökenlilerin soyları giderek tükeniyor. Şimdi izleyeceğiniz görüntülerde ise koruma altında olan bir filin,yaklaşık 600 gün süren hamilelik döneminin ardından kaydedilen doğum anına şahit olacaksınız.
Ana yurdy Hindistan Yarımadası ile Sahra'nın güneyindeki bölgeler Asya fillerinin nesli,fil avcıları nedeniyle hızla tükeniyor. Doğaş yaşam alanları kısıtlanan memelilerin en cüsseli üyesi olan fillerin gebelik süresi ise neredeyse 2 yıl sürüyor. Doğum ani diğer memeli türlerine göre oldukça zorlu geçen fillerin,doğumun hemen ardından yavrularını yaşatmak için sarfettikleri çaba ise mucize gibi. İşte belki de hayatınız boyunca hiç şahit olamayacağınız bir mucize olan o doğum anı ve sonrasında yaşananları linke tıklayarak izleyebiliriniz.
http://www.dailymotion.com/video/xashy9_filin-dogum-any-ve-yavrusunun-hayat_animals
Yüzyıllar boyunca savaş ve törenlerin en önemli yük hayvanı olarak kullanılan fillerin,yasak avlanmlar nedeniyle özellikle de Asya kökenlilerin soyları giderek tükeniyor. Şimdi izleyeceğiniz görüntülerde ise koruma altında olan bir filin,yaklaşık 600 gün süren hamilelik döneminin ardından kaydedilen doğum anına şahit olacaksınız.
Ana yurdy Hindistan Yarımadası ile Sahra'nın güneyindeki bölgeler Asya fillerinin nesli,fil avcıları nedeniyle hızla tükeniyor. Doğaş yaşam alanları kısıtlanan memelilerin en cüsseli üyesi olan fillerin gebelik süresi ise neredeyse 2 yıl sürüyor. Doğum ani diğer memeli türlerine göre oldukça zorlu geçen fillerin,doğumun hemen ardından yavrularını yaşatmak için sarfettikleri çaba ise mucize gibi. İşte belki de hayatınız boyunca hiç şahit olamayacağınız bir mucize olan o doğum anı ve sonrasında yaşananları linke tıklayarak izleyebiliriniz.
http://www.dailymotion.com/video/xashy9_filin-dogum-any-ve-yavrusunun-hayat_animals
2 Ocak 2010 Cumartesi
Dünya Tehlike Altında
Dünyamıza 26 yıl sonra bir asteroidi düşüyormuş. Rus bilim adamlarları bunla ilgili toplantılara başlamışlar. Dünya da Fransa büyüklüğünde bir çöl meydana geleceği iddia ediliyor. Asteroidi'nin durdurulması için milyandolarlar harcanması gerekebilirmiş. Bilim insanalrı gerekirse bu paranın harcanacağını hatta ABD,Çin ve Avrupa ülkelerini de kapsayan bir proje oluşturlması bekleniyor.
Asteroidi düşüer mi düşmez mi bilmeiyorum ki düşeceğine de inanmıyorum ama en azından insanlık adına bişeyler yapılması sevindirici :))
Siz ne dersiniz?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)