28 Ekim 2009 Çarşamba

TESADÜF

Lisedeyken çok sevdiğim bir edebiyat öğretmenim vardı. Ancak,hocamızın bir iddaası vardı. Her zaman şöyle derdi: " Yaşar Kemal gelse 100 vermem." Sakın yanlış anlamayın. Tabi ki Yaşar Kemal'i kötülediği için değil. Okuyucu olarak,mutlaka beğenmediği,eksik bulduğu bişeylerin olacağına inandığını söylerdi. Hayatın da hiç 100 vermemiş zaten. Şimdi yazımın sonunda 100 aldığımı söyleceğim sanabilirsiniz. Hayır maalesef hiç 100 almadım bu hocamdan. Ama derslerine hep çok özen gösterdim. Sanırım edebiyat olduğu için.

Bu zor hocamız bir gün bize dedi ki,bir hikaye yazın. Kompoziyon dersine de getirin dedi. Ne yalan söyleyeyim,kompozisyondan da hep iyi not alırdım. Bende yazdım çizdim derken yazdım bir hikaye. Derste başladık yazdığımız hikayeleri okumaya. Bizim sınıfta pek bir yaramazdı. Hi dinlemezdik okunanları. O yüzden de komposizyon dersleri abuk geçiyordu sanki çok konuştuğumuzdan.

Hoca bana söz verdi. Okumaya başladım yazdığım öyküyü. Sınıf sessizleşti ben okudukça. Hoca,başını yere eğdi sınıfta volta atarak dinledi öykümü.

Okuyamayı bitirdiğimde kaldırdı başını ve sınıfa şöyle dedi:" Yaşar Kemal gelse 100 vermem diye büyük bir laf ettim. Söyleyin bakalım arkadaşınıza kaç vereyim?" dedi. Hocamı öyle çok seviyordum ki bunu söylemesi bile benim için yeterliydi. 100 almıştım zaten kendimce. Ve hoca bana sözünden dönmemek için 98 verdi.

Yazılarımı karıştırırken 98 aldığım bu hikaye çarptı gözüme. Sizlerle de paylaşmak istedim. Hocamın hakkettiğim bir not mu vermiş yoksa tesadüf mü olmuş 98 almam? Belki fikrinizi söylemek istersiniz.

                                                                TESADÜF


Soğuk bir pazar günü boğaza indim.Zaman zaman martılarla sohbet etmek hoşuma giderdi.
Özlemlerimi,kaybettiklerimi,hayallerimi hep onlara anlatırdım.En yakın, en sadık dostlarımdı 
onlar.Uzun uzun izlerdim onlarla İstanbul'u. Köprü ayrı kalan iki sevgiliyi birleştirir gibiydi.
Kız kulesi göz süzüyordu Rumeli'ye... İşte İstanbul...


İstanbul'u dinliyorum gözlerm kapalı 
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde
Alnın sıcak mı değl mi bilmiyorum 
Dudakların sılak mı değil mi bilmiyorum
Beyaz bir ışık doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbimin vuruşundan anlıyorum
İstanbul'u dinliyorum...                               

"Merhaba" diyen bir sesle bölündü sohbetimiz. Karşımda saları hafif aklaşmış,yüzünde yılların izi,şaşkın,sorgulu bakışlarıyla bir delikanlı duruyordu. Delikanlı diyorum,çünkü geçen yıllar onu sadece olgunlaştırmıştı. 

Büyük bir ciddiyetle "merhaba" dedim. O anda, beni yarı yolda bırakması,habersizce ve zamansızca çekip gitmesi geldi aklıma. Bir kez daha yaşadım sanki o günleri. Ben bunları düşünürken, "Ne garip değil mi? diye devam etti.Dinlediğimi ifade eden gözlerle ona baktım. Bir sigara yaktım.

"İkimizinde hayal ettiği ettiği şehirde iki yabancıyız." dedi.Onu sorgulayan,alaycı bir gülümsemeyle baktım.Duygularımı asla belli etmemeliydim.Onu özlediğimi,düşündüğümü bilmemeliydi. Suskunluğumu koruyordum. Onca yıl sonra karşımda durması inanılır gibi değildi.
Yıllar önce konuştuğumuz gibi onun sevdiği lacivert bir elbise giydim,benim sevdiğim beyazla beraber.Ve sahilde buluşmak istedim. Dalgaların bu kez,nasıl çaresizlikle kumsala tutunamayışlarını izlemek için değil,nasıl öfkeyle ama o kadar da sevgiyle haykırırcasına karaya vurduklarını onla izlemek için...


     İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı
    Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
    Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
    Dinmiş lodosların uğultusu içinde
   İstanbul'u dinliyorum,gözlerim kapalı

Yıllar sonra onla o sahilde yürümek, o yıllara dönmek...

Ilık bir akşam yemeğinden sonra eve bıraktı beni. Öylece baktım ona arabadan inerken.

Belkide bir daha asla görmeyecektim onu. Aynı şehirde,aynı havayı soluyacaktım ama sesini duyamayacaktım. Yıllar önce neredeyse, uğruna zamanı durduğum insan, şimdi şehrin kalabalığı içinde yalnız kalmış sokaklardan daha yabancıydı bana. Sadece bir akşam yemeği öncesindeki ciddi bir ses tonundaki merhabaydı şimdi herşey...

"İy geceler" dedim ve eve çıktım. Karanlık pencereden İstanbul'a KARIŞMASINI izledim. Bir kez daha gidişinden bana kalan yokluğunun ilk sigarasını yakarken...

YEDİ TEPELİ ŞEHRİMDE
BIRAKTIM GONCA GÜLÜMÜ
NE ÖLÜMDEN KORKMAK AYIP
NE DE DÜŞÜNMEK ÖLÜMÜ
                                                         

2 yorum:

  1. Siz 100ü hak etmişsiniz de, hoca hiçbir yazının mükemmel olmayacağını kabul etmiş sanki. ama evet, söylediği şeyle zaten ootmatikman 100vermiş aslında size..gerisi inat olmuş.

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim yorumunuz için böyle fikirleri almak hoşuma gidiyor gerçekten...

    YanıtlaSil